22 Şubat 2010 Pazartesi

DEDELER GÜNÜ-FD1











İşte dede...

Bu bir yazı dizisi ve bundan böyle her haftanın ilk Salısı dedeli bir gün olacak...
Ayrıca unutmayalım dedeler sadece salı günleri sevilmez, hergün onların günüdür:)
Her ne kadar "nenelerin" gölgesinde kalmış olsalarda bu güne kadar; işte bugün gün yüzüne çıkıyorlar artık: Dedeler dedelerimiz:))
Ve son söz olarak:
Hepimize bol dedeli bir ömür diliyorum..



19 Şubat 2010 Cuma

VOLKAN DALYAN

Ve sonundaaaa http://www.dalyanvolkan.blogspot.com/

Mutlu ve huzurluyum artık bunu yayınlayabildiğim için:)))
Aklıma Mukayet'in çizimlerini yaptığı için çok çok mutlu olduğum Volkan Dalyan'ın çizim ve tasarımlarını kendi bloğundan izleyebilirsiniz.

18 Şubat 2010 Perşembe

9 NO'LU KOLTUK


Günlerdir annemin etmediği laf, koymadığı kural ve tabii ki görmediği felaket rüya kalmamıştı ama gidiyordum gönlüm rahattı. Hem izni koparabilmek için boşuna mı evin 3 odasını badana yapmıştım canım?? Üzerimde bir 15 yaş ergen cesareti vardı resmen:)
Yola çıkacağım akşamın gündüzü annemde tabi ki bir gerginlik, sinir bozukluğu ve içten içe bu ikincisi anormal çıktı doğurmasamıydım acaba pişmanlığı sezmiyor değildim.
Neyse gece binip sabah inmeyi ümit ettiğim, Marmaris-Datça arasında bir yerde olan, ilk kez gittiğim dolayısıyla bilmediğim; ayrıca otobüs firmasının da bilmediği bir yere yola çıkacaktım. Firma yetkilileriyle konuştuk anlaştık: "olmadı yolda sora sora gideriz"

Tabii adettendir, insan gençken ailesi tarafından rezil edilmesse olmaz.(yok yani hani şimdi olsa mutlu edecek olan şeyler -hepsi değil tabi-:)o zamanlar insanı sarsıyor biraz)İşte biz, ben artı 3 kişi Aşti'de otobüsün önünde gergin dakikalar geçiriyoruz. Üstüne annem beddua mı etti nedir kotum -bunalım takılıp yere oturmaya çalışıyım derken- krıtik bir yerinden patlıyor. Son dakikalar kurtuluyorum artık hevesiyle anneme bakıyorum hadi bi gıdık alıyım da aramız düzelsin anlamında ama otobüse doğru takılıp kalmış neyse bozmıyım otobüsü okuyo heralde düşüncesiyle sarılıp biniyorum ve işte bitti çilem:)

Yol mükemmel gece boyu nerdeyse uyumayıp keyfini sürüyorum bu durumun. Kitap okumalar, müzik dinlemeler, yok havalı not defterine yazılar döktürmeler...
Hava daha aydınlanmamış, saat 4 suları, biraz dalmışım küçük bir sarsıntıyla uyanıyorum kafamda muavin kulağıma doğru eğilip şöyle diyor:"9 numaradaki bayan sizsiniz değil mi? (yani bu, konuşmaya girebilmek için saçmalama aşaması) Biraz önce anneniz aradı, iyisiniz değil mi?" Nasıl yaa kabus bu!! Sonra bi şeyler bi şeyler ... Gözlerim doluyor, kafam karışıyor vs...
Sabah olmuş, uyanıyorum.Geceki acaip rüya kabusu geliyor aklıma eüzübesmele çekip rahatlıyorum derken muavin görünüyor yine yüzünde pis bi sırıtma bana bakıyor. Olamaz yaaa rüya değil, değil mi??
Tekrar başlıyoruz işte:"Hanfendi gece size söyledikten sonra anneniz 3 kere daha aramıştı uyuyodunuz rahatsız etmiyim dedim. Ama merak etmeyin sizi istediğiniz yerde indiricez daha var ben mutlaka haber vericem size (yüzde yine aynı pis gülümseme-artık bir sırrını biliyorum edası)"
Birincisi telaşlı olan ya da çokça merak eden ben değilim annem; ikincisi:" pardon annem sizi nerden arıyor?" (hahahaha :))
"Otobüsün ön camında üstte yazan şöforun cep telefonunu almış anneniz oradan arıyor, 9 numaradaki kız benim kızım diyince durumu nasıl diyince.... ama biz size iyi bakacağımızı bıdı bıdı bıdı bıdı... Gözlerim kararıyor dün geceye dönüyorum o otobüse takılıp kaldığı ana, "demek (otobüsü)okumuyor, (numarayı)ezberliyordu"

16 Şubat 2010 Salı

GEVŞEK SANDALYE

Devasa boyutlarda olmasada geniş bir ailemiz var. Teyzeler, teyze sayısı kadar enişte ve onlardan hasıl olan acaip kuzenler vs. E tabi daha da gelişecek büyüyecekti ailemiz yerinde sayacak değildi..

Genişletme programı dahilinde bir davet verilsin ve (kısaca GPD - genişletme programı daveti)toplanıp şöyle bir inceleyelim tanıyalım damat adayını gösterelim cümle aleme ne de geniş görüşlüyüz düşüncesiyle bir yaz akşamı daveti.(Bu pazarlama kısmıydı şimdi gerçeği: dışarlarda para harcamayalım poça börekte vardır düşüncesiyle teyze evine sığınılmıştı)

Neyse sofra hazır küçük balkonda akrabalık pekiştiriyoruz sandalyeler dipdibe. Ankara sıcağında gündüzden gevremiş, anası ağlamış plastik sandalyeler..
Herkes yerleşmiş hepimiz kendimizce numaratör-den numaralar dağıtıyor, şekil çiziyoruz enişteye.. Herkesin gözü onda napıyor yiyor mu, yemiyor mu, konuşuyor mu,
yani beğendimi ya bizi, derken: Gözden kayboluyor (nasıl yani?:) Gözlerimiz onu arıyor, tabi masanın altında (hahahaha)

Tahmin edelim neden orada? Sandalyenin bacakları dümdüz olmuş ve sandalyeden kalkmadan ya da sandalye kırılmadan düşebilen( ya da bi tanım bulunsun buna çünkü bu tam bir düşme değil:) bir grup varsa enişte ona dahil oluyor.

E tabi benden başka kimsenin gülmemesi ortamın keyfini kaçırmış beni iyiden iyiye üzmüştü. (enişte? bir süre onu öyle kabul ettik biraz daha oturdu yerde nedense:))

12 Şubat 2010 Cuma

KUŞ TÜYÜ


Annemle yolda yürüyoruz. Keyifli sohbetlerimizden biri yine. Akıcı bir konuşma hakim. Hava güzel,kuşlar :))falan filen iyi yani.
Ancak bir sorun var. Annem sık sık durup ayağına bakıyor.

"Noldu neye bakıyosun?"
"Yok, ayağıma bi şey dokunur gibi oluyor"
(nası yani insan yürürken ayağına bi şey nasıl dokunur gibi olur hahaha)

Fakat bu ayak kontrolleri bir iki üç tekrar edip gidiyor..
En sonunda sohbetimizi kurtarmak istercesine "Dur ya bi bakayım ben bi şey göremedim ama; sen huylandın galiba" diye eğilip iyice bir bakıyorum. Aman Allah'ım neden bu talihsizlik halka açık bir kaldırımda başıma geldi?? :)Annem bir kuş mu paçalı bir tavuk mu? ya da nerden buldu ve ayakkabısıyla bileği arasına sıkıştırdı bu güvercin kuyruğunu:))))
Haliyle ben yerlere yatıyor tepiniyor bir de altıma kaçırmayayım bari çabaları sarfediyorum..

Tam o sırada karşı yönden gelen 2 hanım teyze (artık durumu üstlerine mi alındılar yoksa gerçekten, samimi duygularla bana acıdılar mı bilmem) yorum yapıyor:
"Aaaaay yazııık hasta galiba" :))))(Anneme acımaklı gözlerle bakmışlar o sırada)ve geçip gittiler yanımızdan.

Kuş tüyü haykırmalarımla başa çıkamazken bir de hakkımdaki bu talihsiz yorum beni iyice üzüyor haliyle:))))

3 Şubat 2010 Çarşamba

ACAİP GÜN DEVAMI

Telefon çalıyooooooor.
"Efendim" (Yan masadaki telefon çalıyor)Neyse kıkırdamalar falan..
Telefon tekrar. Bekliyorum iyice emin olalım benimki mi??
"Efendim" Bu sefer doğru.
Şimdi genel olarak konuşma içeriğini sunuyorum: Bugün gelsem görüşebilir miyiz ve sizden gerekli belgeleri alabilir miyim sorularını merak eden çok muhterem bir amca (kendisi bu işlemler için şehir dışından gelecek)
Yarın ben iş yerinde değilim sizinle görüşemem ama (illaki) isterseniz belgeleri bir başka arkadaşa bırakayım ve konuyu müdürle görüşün diyerek gayet net bi açıklama yapan ben..
Yine de kendimden şüpelenmeden edemiyorum arada yanlış bir cümlemi kurmuştum acaba?? Mesela anlamı şu olan "Gelmenizi çok istiyorum sizinle görüşmeye çok ihtiyacım var her ne olursa olsun size bu belgeleri ulaştırabilirim peki nasıl yapsakta ayarlasak bu işi??? :)
Zira en son şunu tartışırken yakaladım amcayı: "ben yanlız şimdi çıksam bu soğuk kar kışta anca 4-5 saate ordayım e saat etti 7. Siz da malum 6'da çıkıyosunuz (yani????)
O zaman şöyle yapalım ben gece mi yola çıksam acaba sabaha orda olurum çünkü şimdi çıkarsam yatacak yer bulmam lazım (e amca gel misafirimiz ol:)))
Neyse olaya müdahale etme zamanı:
-Yarın gelmek zorunda değilsiniz isterseniz bekleyin
-Yok yok yarın geleyim diyorum da nerde kalıyım bu gece?(amcanın kendini kaybettiği an)yok şöyle mi, yok böyle mi napsaK ki (işte o noktada biz olmuştuk)
Neyse açıkça ve mahçup bir çocuk edasıyla o soruyu bana yöneltmeden (size geliyim miiiiiii?)önce:
-Ben yarın burda değilim nasıl isterseniz. İyi günler.
...........
Oda misafirleri geliyor gidiyor her biri bi şeyler istiyor diretiyor "bir çay ısmarlamadınız ama" bile diyor yani:)

Öğle vakti bir iş için kırtasiyeden bir şeyler istemiştim çıkmaya son 30 dakika kutlamaları yaparken aklıma geliyor.Gelmemiş Allahım telaş içerisinde arıyorum kırtasiyeyi yolda diyorlar geliyor. (ama çok az kaldı çıkmama)
5 dakika sonra genç bir kardeşimiz arıyor.
-Hanfendi ben yoldayım şimdi geliyorum
-Ama ben çıkıcam birazdan
-Biraz bekleseniz beni
-Bekleyemem servise yetişmem gerek
-o zaman şöyle yapalım (parlak fikri) Eskişehir yolunu biliyo musunuz orda buluşalım (haaaa haaaa şimdi ölücem gülmeyim sıkıyım kendimi)
Cevap veriyorum: yok buluşmayalım biz, ben servisin camından yarı belime kadar sarkıyım sen arabayla iyice yanaş; sen de camdan çık uzat elindekileri bana millet bir şov izlesin canııım hayatımız çok sıradan :)))

2 Şubat 2010 Salı

ACAİP GÜN BAŞLANGICI

Gece bir haber alıyorum. Dışarda süper bir hava, Kar yağıyor lapa lapa (tabi bu derece şiirsel değildi :)
Camdan bakıyorum nede güzel deli kar taneleri dansta eğlencede..
Sabah servis durağı yürüyüşü: LAlalalalala havalı havalı yürüyorum her yer bembeyaz olmuş geceden kalan bi sessizlik dinginlik veeee vıııııızt poffff(karın altında dün geceden kalan buzu görmemem, farkedememem)
Servisi bekliyoruz nihayet çok da dik olmayan yokuş başında beliriyor.
Yanımda amcalar "aha geliyor bizim servis"
Geliyooor geliyoooor fiiiiiiiy (geri)
Tekrar fiiiiiiy (hahaha :)(yani şöforünkide bi inatçılıktır işte gelme kaptan biz iyiyiz böyle bu kızgın kalabalık dağılır birazdan ben ikna ederim onları döneriz evlerimize hayır zaten gelemiyosun da niye bu kendini zorlamalar )
Neyse telefonlar aracılığıyla şöforle haberleşiyoruz "sen şuraya düzden gel biz şuraya gelelim bizi ordan al hemi" şeklinde. Başlıyoruz yürümeye gittikçe zorlaşıyor kısa bacaklı bir ördek gibi arkalarından koşturakalıyorum arada bir arkaya acımaklı bakışlar atıyolar amcalar
-"ben sizi yavaşlatmayım siz gidiiin" dedim işimede gelirdi ama bırakmadılar beni
Neyse buluşma noktasına geldik servis? o da geldi yola çıktık. Yolda bir belediyecilik tartışması düz yolda bile buzdan gidemeyen arabalara rağmen "amanda bu belediye kadar iyisini kim görmüş gardaş, o parklar üst geçit alt geçit yan geçitler nankörler" söylemlerini dinledikten sonra..
Çıkmaya çalıştığımız ana yol için üstün tartışma bilimsel gerçekliklerden sonra bir yol seçiyoruz geçmek için şöfor tereddütte kararsız.. "yaparsın kaptan gerekirse arkaya ağırlık yaparız hahahahah" Yanlız bi sorun var farkediyoruz ki geçmek istediğimiz yolda karşılıklı yollardan gelen araçlar önce karşılaşıyor sonrada büyük bir aşkla birbirlerine sarılıp yokuşu birlikte iniyorlar. (dehşet verici:))
Arkadan sesler "hadi kaptan sende seç ruh eşini de sarılıp inelim"
Kaptan tam karar veriyor hareket karşımıza kaba saba bir kamyon "olmaz içime sinmedi" ........
Bir şekilde yoldaki kazalar temizleniyor ve geçiyoruz zorlu aşk etabını.
Yolda geçen diyaloglarsa; kimi birilerini arayıp acaip hikayeler anlatıyor "başımıza neler geldi bi bilsen az kaldı devriliyoduk"(ki yalan öyle bi şey yok),
dışarı bakıp gülmekten katılanlar "anaaa adam inmiş taksiyi itiyo (sonra espirinin açıklaması) yani taksiyi itsin diye mi para vercek şimdi"
Nihayet işe ulaşıyoruz iş yeri bomboş bir kısmı yolda bir kısmı da servisler gelmedi bende eve döndüm duyarsızlığında (ya ben??).......

İşler gecikmesin dünden kalan ve bi an önce yapmam gereken bi telefon görüşmesi:
hemen arıyorum -alooo hıııı ııı
-buyrun hanfendi
-ben ...şirketinden arıyorum
-evet buyrun
-nasılsınız (falan filen geğik ya da gereklilik her ne lazımsa adama söyleyip zaman kazanıyorum ama nafile kimi-neden aradığımı unuttum)
-kiminle görüşüyorum (e saçma oldu tabi kimi aradığını bilmiyosan ne diye o kadar sohbet hal hatır sormalar)
Aklıma süper bi fikir geliyo yırtmak için ya da süper gibi geliyo o anda:
-neyse beyfendi ben şimdi yoğunum sonra arayım sizi (Allahtan adam pratik yapamadı bu kargaşa üstüne söyleyebileceği çok şey vardı zira bu vakit kaybına..)
Kapattım ohh rahatladım dosyalara baktım hatırlarım belki diye yok her şey gitmiş zihnimden. Kendimi rahatlatmaya çalıştım "neyse yaa hatırlarsam başka birine arattırırım". (Umarım beni tanıyan biri değildir.)
Sonra...
Günün bi de devamı var. Bu sadece başlangıcı..