29 Ocak 2010 Cuma

ŞEKER KIZ KENDİ

Bu şeker kız kendi, ismini hak edecek kadar şeker midir bilmem.
Ben bu şeker olayından biraz kıllanıyorum açıkcası,
Çoook şeker kızlar tanıdım zira hepsi de ya eridiler ya bi yere yapışıp kaldılar ya da sineklendiler..
Ama bir tanesini yakından izleme, tahammül ve teneffüs etme şansım oldu ki her gün parça parça kendini nasıl yiyip tükettiğini gördüm : )) gözlerim dolarak ve o duygu selinde sümüğüm akarak…

Kendi mükemmel bir iş gününe daha başlamıştı. Hoplaya zıplaya servise doğru yürüdü. Bakkala çakkala herkese kısık gözlerle gülümsedi sevdi herkesi bağrına bastı..Herkes onun her şeyiydi..

Servisi gelmişti, normalde çoğu insan için sorun olabilecek bi şey oldu, tek boş yer en anlaşamadığı kişinin yanıydı, baktı düşündü (kimseye belli etmemeliydi.) oturdu kısık gülümsedi canı ciğeriydi ilgilendi onunla sorular sordu “hastaneye gittinmi canım senin oğlan nası canım aaaa tabi hoş karşılamak gerek cocuk daha, çocuğa şöyle davranmalı yok böyle davranmalı koca şöyle olmalı böyle olur fazla yüz verme canım” gibi tek taraflı bi konuşmaya kendini kaptırdı ve işte gidiyordu ama bakar mısınız o kadar şekerdi ki kötü bi niyeti kesinlikle olamazdı zaten o herkesin iyiliğini isterdi (oh rahatlamıştı ama altta kalırmıydı hiç hayır hayatta altta kalamazdı)ama napsındı işte şekermi şeker tatlımı tatlı kendiydi kendisi.

İnanıyordu kendine iyiydi iyi olmak çok güzeldi insanlar neden neden böylelerdi.
Bir gün o kadar üzüldü ki kişisel iletisine kendini tutamayıp “iyilik yap denize at balık bilmezse haluk bilir” bile yazmıştı yazmasına ama (haluk kim bilmiyordu işte balık bilmiyor haluk sen biraz anlat diyemiyordu gidip) onu yine kırmışlardı. Başına hep kötü şeyler gelmişti bu kadar tatlı olmak onun suçu muydu canıııım…

Ona zarar verenlere iyiliği anlatmak öğretmek için başka bir ileti aradı Kendi kendine : ))
Geçen seferki nedense işe yaramamıştı sanki???
• “aba vakti aba alan, yaba vakti yaba alan yanılmamış”
• “oduncunun gözü omçada, dilencinin gözü çömçeden”
• “var varmı pulum herkes kulun; yoksa yokmu pulun dardır yolun (paran varsa cümle alem kulun paran yoksa tımarrane yolun”
Yazdı ağladı yazdı ağladı ağladı….
İşte o gün ŞEKER KIZ KENDİ kendi kendini yedi bitirdi : )))))

26 Ocak 2010 Salı

DÜĞÜN

Aaaaaa aman Allahım bende düğünümü böyle bir yerde yapmak istiyorum.
Açık hava düğünü...
Çimler, beyaz tüller belki havuzda beyaz kuğular beyaz tüllerle kaplı bir kemer altından geçelim herkes ama ama herkes bize baksın Evet tam olarak evliliğime böyle bir adım atmak istiyorum.
Sahne bomboş ve yanlız biz olalım birbirimize bakalım ve ne güzel bir düğün yaptık ne kadar mutluyuz çünkü herkes bize bakıyor diyelim ve muhteşem bir pasta olsun çok sade ama çok gösterişli ve pahalı olsun herkes aşkımın o pastaya ne kadar kaç çalışma günü ödediğini bilsin bilsin ki herkesin nutku tutulsun ve bir kez daha hayran kalsınlar ona ve bilsinler benim ne kadar şanslı olduğumu hem zaten bakarmısın böyle bir düğünle insan şanssız olurmu hiç??? Ve en önemlilerin önemlisi çalıcak muzik mükemmel olmalı dans dans dans etmeliyiz birbirimizin gözlerine bakmalı ve evet tekrar ve tekrar evet demeliyiz. Mükemmel dans etmeliyiz o gün mekan kadar müzik biz onlar herkes mükemmel olmalı ve tabi bize hizmet etmeli (e tabi etmeli etmeli değilmi ama)

İşte bu hayallerle annemin bana anlattığı benimde nerdeyse eksiksiz aynını yapmak istediğim düğüne gidip şöyle bi 5 dakka durup çıkacaktık zira insan kendi düğününün dışında hiç bi düğünde öyle uzun uzun durmamalı. Ben bi ön araştırma dışardan bir göz olarak bakıyım demiştim..

Gittim evet uzuncada durduk. Annem tarafından kandırılmıştım ama sorun süre değildi sanki:
Şehrimin nadide semtlerinden birinde bi park var yanlız içine düşseniz ağlarsınız o kadar hiç girmediğim bu parkta düğün yapılıyordu. Parkın içlerine doğru ilerledik son uyarıyı verdim "istersen dönebiliriz" Red..
Bu güzel parkın ilerleyen etaplarından birinde bir gecekondu kondurulmuştu mekan buydu işte..
Evet bir havuz vardı içinin suyu çekilmiş mavı yağlı boyası kabarıp dökülmüş, kuğular?? tavuk olarak karşımda durmuş bana bakıyorlardı. Hava açık güneşli çiftlik konseptimi yoksa?? :))
Neyse dedik bir kadın grubu korkunç sesli cüceler misali etrafımızda dans ederek ve bağırarak bizi içeri çektiler.. E açık olcaktı hani hava?!!! Velhasıl plastik sandalyelerde yerimizi aldık. Başta anlayamadım neden sandalye masanın önünde yani neden dirseklerimi dayayamıyoum ve neden bu denli uzun bi şekilde yan yana dizilmiş? Sonra anladım ki zaman kaybetmeden sadece ayağa kalkıp serçeleri birbirine taktıkmı hallolur demişler ki gerekli bi uygulama olmuş salon o kadar zaten yerimiz dar yani.....o mükemmel dans gerçekleşemedi ortada kendini hırpalayan cüce tezelerle göbek amcalar gelinin canına yettiler biraz eğleneyim bari gelinin surat ifadesine bakıyım dedim tek orgluk orkestranın arkasında kalmış garibim neyse bu çılgınlık ortamında dakikalar geçti...

Veeee anons "büyük insaaaan televizyonlardan hepimizin tanıdığı hatta ido şova bile çıkmış olaaaaan bilmemkim ağabeyimizi sahneye çağırıyoruuz" huuuuuu alkııııııışş falan filen
Geldi büyük insan gerçi ben hiç çıkaramadım kendisini ama:)))
Düğün, şarkı, halay, eğlence anladık bekliyoruz büyük ustayı.. Eline mikrofonu aldı hepimize bi baktı teker teker gözlerimize içimize işledi o yanık bakışlar.. Bi sonraki hamleyi artık ölesiye merak ediyorduk büyülendik salonda çıt yoktu.. Ağır bi şekilde yere çömeldi birazdan öyle bi hamle yapacak ki coşturacak bu salonu dedim
Başladı o da nesi uzun havamı niyeki yaaa hani düğün konsept çiftlik tavuk halay??
Uzun havanın bi hecesi o kadar uzadı ki salonda bi uyuklama inleme hüzün nolcak bu çocukların hali anlamında dolmuş gözler veeeee işte o an ağzı o kadar açık kaldığı için olacak ya da bilemiyorum işte bi şeyler oldu ve ŞARKICI GEĞİRDİ :)))))))))))))))))Hopalaaaaa diddiri diddiri dün diriddit dri dri dri diddirü ditdüt... (Herkes uyandı, tabi bu durumu ancak Ankara havası toparlardı zaten)

Sade ve şık bi nikah mı yapsak acaba??

25 Ocak 2010 Pazartesi

AYNALA(MA)

Bi çeşit eğitimdeyiz aslında çok çeşitli bir eğitimdi ve zevk aldığım..
Tarihini hatırlayamıyorum şimdi..
Alt başlıklardan biri AYNALAMA ve bir alıştırma yapıyoruz belleğimize kazınsın iyice de unutamayalım diye.. (Benim kazındı şahsen :)
Nasıl yapıldığını anlatayım:

Karşılıklı 2 kişi tam olarak yüz yüze bakın (ifadesiz) Sonra biriniz hafifçe gülümseyiiiiin veeeee o etkiyle karşınızdaki kişinin de size gülümsediğini göreceksiniz!!

Evet tam olarak böyle olması gerekiyordu ama bende bambaşka bir etki görüldü sadece gülümsememin artması gerekiyordu ancak katılarak ve acaip sesler çıkararak yerlere yattım (Allahtan, (neydi o yaa karşımızdakiyle kurmamız gereken mmmmm?? hıh:)empatik bir ortamdaydıkta diğer gülümseyen normal arkadaşlar aynı anlamsız neye güldüğü gülümsediği belli olmayan ifadeleriyle beni de hoş karşıladılar.
Neyse karşımda duran kişi sadece 2 gündür gördüğüm zaten pek anlayamadığım hangi karakter grubuna soksam bilemediğim hallice farklı bir o kadar değerli bir arkadaşım, söylenilen şeyleri tamamen uyguladık sağ taraftakilerin ilk gülücüğü vermesi gerektiği talimatını aldık yani ben değildim o kişi ama bi terslik vardı yine de ben mi karıştırmıştım yoksa!!! Bende tık yok gülmeyi bırak gayet somurtuk ve gerginim dakikalar sonra aynı anda çalışmalara başladığımız arkadaşlarım baya bi yol almışken ben farkediyorum tabi durumu ve şöyle diyorum:
-"Mert benim mi sana gülümsemem gerekiyodu?"
-"Yooo ben gülümsicem"
-"EEE gülümsesene o zaman" (ki bende patlama ve kasılmalar başlıyo)
-"Gülümsüyorum zaten"
-"Hayır gülümsemiyosun"
-"Gülümsüyorum" (yeni tanıştığınız bi insanla bu tartışmaya girmek ne kadar mantıklıdır bilinmez)

Bu böyle uzar giderdi ben yerlere yatmasaydım. Normalde o gülümsicekti ben de onu aynalayıp durduk yere gülümsicektim böylece "sen bir gülücük sunarsan hayata o kahkahalarla gelir sana" ve benzeri gibi bi şey kanıtlanmış olucaktı. Oldu galiba ya ben baya ileri gittim gülmek konusunda zira :)))) Neyse sakinleşelim ve olayı toparlayalım...

AKLIMA MUKAYET!!

24 Ocak 2010 Pazar

AKLIMA MUKAYET


Yepyeni bir blog veee başlık nası ama??
Blog tasarımı ve çizim için Volkan Dalyan'a teşekkürü borç bilirim :)

21 Ocak 2010 Perşembe

SANKİ BEN BURDA ŞEYİM :)))

Şehir içi bir otobüsle gidiyoruz (1,5 saatlik şehir içi yol..)

Teyzemin biri durağın birinden biniyor ve yine amcanın birinin başında dikilmeye başlıyor.

Sonra yaş itibariyle olsa gerek baaaaaşlaaaaa: bıdı bıdı bıdı bıdı bıdı bıdı niye yer vermedinde belki hamileyimde (ki zor) yok ben bayanım sen erkeksin de falan filen..

Bu kavga karşılıklı büyüyüp 25 dakikayı doldurduğu gibiiii ŞOFOR sen iyi bi çıldır:
-Şimdi hepinizi karakola götürüyorum (şöfor tarafından cezalandırıldık) ama neden hepimiz tabi o yolcu taşıma bi yerden bi yere ulaştırma sorumluluğu adamcağıza iyice yük.. Karakoldan sonra herkesi istediği yere ulaştıracaktı illaki. Otobüs durdu şoför yerinden kalktı arkaya doğru yürüdü (herkes baktı levye nerde nası dalcak çıplak ellemi diye) kavga mahalline yanaştı veeee:
"bi susun be artık!!" diye bağırdı. Yarabbim ne garip adamlar var gerek varmıydı bu kadar emeğe yol gitmeye gittiğin yolu otobüs içinde geri dönmek gibi bi şeye..
Usul usul geri döndü oturdu araba çalıştı millet "yapma kaptan uyma bunlara" filen (hahaha komik ya neyse işte) yatıştırma çabaları tabi o sıra dikkatleri çektiğini düşünen kaptan minnik bir bıyıklı bebek edasıyla şımarmaya başladı. Bi homurdanmalar cıklamalar aynadan arkaya ters ters bakmalar ve arada bir "hayrat bi şey yaa sanki ben burda şeyim" demeler ki bu lafı sevdi yol bitene kadar devam etti kavgacılar bu lafı duydukça ürküyor pısıyordu.

Sonra ben kalktım yerimden gittim yanına sakinleştireyim bi kaçta soru sorayım diye "nesin" dedim "ne neyim" dedi "sanki sen burda nesin" dedim (yok demedim tabii ki burası hayal ürünüydü ama yarabbim)
AKLIMA MUKAYET :))